Bozkurtlar
- 584 stránok
- 21 hodin čítania
Nihal Atsız, jeden z priekopníkov turanizmu, je týmito kruhmi považovaný aj za silného turkológa. Podľa nich Atsız, ktorý veľmi dobre poznal turecký jazyk, históriu a literatúru, sa špecializoval najmä na göktürské obdobie tureckých dejín. Toto obdobie, ktoré si veľmi obľúbil, zrománoval v dielach „Smrť vĺkov“ a „Vlci ožívajú“. Jeho román „Deli Kurt“ je romanizovanou podobou raných období osmanských dejín. V postave Selima Pusat z diela „Duchový muž“ vidíme Atsıza. Atsız plánoval napísať „Osamelého muža“ ako pokračovanie „Duchového muža“. Taktiež oznámil, že napíše tretí diel série „Vlci“. Medzi jeho nepublikované diela patrí „História osmanskej dynastie od II. Mahmúta po súčasnosť“. Jeho básne boli vydané knižne pod názvom „Koniec ciest“.






«Deli Kurt», Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayazıd'dan sonra «Şehzadeler Kavgası» diye anılan devrin tarihî bir romanıdır. Bir bakıma göre de «Bozkurtlar»da başlayan Orta Asya'daki hayat kavgasının yeni vatan Anadolu'da devamıdır.Şehzadeler arasında süren ve tafsilâtı henüz yeterince aydınlanmamış bulunan çarpışmada Yıldırım'ın oğulları hayat ve taht mücadelesinin hem kahramanca, hem şairane, hem de sefîhane bir örneğini vermişler ve birbiri ardınca hayata veda ederek meydanı içlerinden birisine bırakmışlardır. Bunlar arasında en talihsizi ve hayatı en az bilineni İsa Çelebi'dir. Deli Kurt, İsa Çelebi'nin meçhul bir oğlunun dramıdır. Bu dram daha sonraki asırlarda daha büyük bir şiddetle sürüp gidecek ve yüzlerce şehzadenin hayatına mal olacaktır.Romanda görülen parlak bakışlı, gözlerine bakılamayan kız, hayalî bir tip değildir. Zamanımızda Muğla köylerinden birinde böyle bir kız yaşamıştır ve belki de hâlâ yaşamaktadır. Roman yazarı, bu parlak ve büyülü bakışları beş yüz yıl öncesine götürmekle esere çeşni vermekten başka bir şey yapmamıştır.
Bir ülkünün çevresinde toplanmak ve onun için ölümü göze alarak savaşmak ne güzel şeydir! İnsanlar ancak ülkü ile hayvanlardan ayrılabiliyorlar. Millî bir ülkü olmadıktan sonra, insanın hayvandan ne farkı kalır? Hayvan, ölümden ve ızdıraptan kaçar, kuvvetliden korkar. Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetli ile savaşı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır. Bir zamanlar dinler insanları hayvan olmaktan kurtarmak için çalıştı, onlara Tanrı’dan öğütler verdi. Bugünkü ülküler, tamamıyla millîdir. Dinî inancı da içine almış olan millî ülkü, insanları sürükleyen, güçlendiren ve asilleştiren bir duygu ve düşüncedir. Bugünün kaba maddeciliği arasında Türk ülküsü sararmış, biraz küllenmiş gibi görünüyor. Maddecilik hastalığı geçtiği zaman, o yine parlayacaktır. Onun için Türk ülküsüne sarılmaya mecburuz. Bütün Doğu milletlerini yendiği halde yalnız Türklerle başa çıkamayan Batı'nın içine sinmiş düşmanlığı ve hıncı karşısında, bizim silahımız, Türk ülküsüdür. Tek başına Avrupa'ya dalan ve yüzyıllarca tek başına bütün Avrupa milletlerine karşı Allah’ın adını savunan Asya arslanları zaman zaman gaflet uykusuna dalmışlar, fakat sonra sıçrayıp şahlanmışlardır. Bu seferki dalgınlık biraz tehlikeli gibi görünüyor. Çünkü içinde bir de yabancıya hayranlık unsuru var. Tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun, tek çare ve tek ilacı Türk ülküsü’dür.
Dalkavuklar Gecesi (1941) ve Z Vitamini (1959), yazarın yaşadığı devri, o devirdekili yetkilileri -birincisinde antik çağda muhayyel bir devlete taşıyarak, ötekinde kendi zamanından 50 yıl sonrasına taşıyarak- hicvettiği iki kısa satirik/allegorik romanıdır. Şahıslarının çoğu o dönemdeki kişilerdir ve müthiş bir tenkit salvosuna tutulmuşlardır. Bu iki kısa romanın önemi, "Milli Şefl’lik" devri ve tek parti diktatoryasının hüküm sürdüğü, ülkede kimsenin gıkını çıkaramadığı yıllarda, devrin ricalini hedef alması ve amansızca eleştirilmiştir. Muhtevasındaki tenkitlerin dozu biraz fazla kaçmış veya insafsızca görünse de bu romanların o devirde yazılmış olması başlıbaşına bir yiğitliktir ve Atsız Hoca’nın tavizsiz kişiliğinin belgesidir. Biz de bir yiğitlik belgesi olduğu için yayınlıyoruz.